AYM. BEYANLARI MAHKUMİYET HÜKMÜNE ESAS ALINAN TANIĞIN KOVUŞTURMA AŞAMASINDA DİNLENMESİNDEN VAZGEÇİLMEK SURETİYLE TANIĞI SORGUYA ÇEKME HAKKI İHLAL EDİLEN SANIĞIN YENİDEN YARGILANMASI GEREKTİĞİNE KARAR VERDİ!

Sanık A.M hakkında İstanbul C. Başsavcılığı’nın 08/06/2006 tarih ve 2006/238 E. sayılı iddianamesi ile  “silahlı örgüte üye olma” suçundan cezalandırılması talebiyle kamu davası açıldı.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi 2006/127 E. sayılı dosyasının 02/11/2006 tarihli celsesinde tanık R. A.’nın beyanlarının alınmasından vazgeçilmesine karar verildi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 26/2/2009 tarih, 2006/127 E. ve 2009/61 K. sayılı kararıyla; “Tüm dosya kapsamından sanık Az. M. ‘nin [Başvurucu] R. A. ve D. Y. isimli kişileri terör örgütü PKK ‘nın kırsal alanına gönderilmesine yardımcı olduğu, bu amaçla R. A. ve D. Y. ile görüştüğü, Samsun’da R. A. ‘yı ziyaret ettiği, sonra tekrar görüştükleri ve örgütün dağ kadrosuna katılması konusunda sanığın R. A. ‘ya bilgi ve telefon numarası verdiği, irtibat kuracağı kişileri söylediği, bunun üzerine tanık R. A. ‘nın otobüsle Doğubeyazıt ‘a giderek buradan İran sınırım geçerek örgüte katıldığı ve kod ismi aldığı, R. A. ‘nın siyasi ve askeri eğitim gördüğü, Firaz kod adı verildiği, R. A. ‘nın sanığın kimliği ile ilgili olarak verdiği bilgilerin resmi belgelerle doğrulandığı, bu bağlamda Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesinde okuduğunun tespit edildiği, tanık R. A. ‘nın sanıkla ilgili verdiği fiziksel bilgilerin de doğru olduğunun belirlendiği, tanık R. A. ‘nın sanığı fotoğraftan da teşhis ettiği, yine bu tanığın beyanına göre sanığın D… kod adını kullandığı, tanığın beyanlarda ismi geçen D. hakkında örgüt üyeliği eyleminden dolayı yakalama emri çıkartıldığı, sanığın ikamet ettiği evde yapılan aramada haklarında mahkemelerce toplatma kararı verilen kitapların ele geçirildiği, bu şekilde sanığın faaliyetlerini örgüt üyeliği aşamasına geldiği anlaşıldığı şeklindeki gerekçe ile Sanık A.M.’nin 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildi.

Karar  Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin 17/12/2012 tarih,2010/14410 E. ve 2012/15255 K.sayılı ilamıyla onanarak kesinleşti.

Sanık A.M. 16.01.2013 tarihinde sadece veya belirleyici ölçüde bir tanığın ifadelerine dayanılarak hakkında mahkumiyet kararı verildiği, ancak bu tanığı sorgulama ve beyanlarının güvenilirliğini sınama imkanı bulamadığı, tanığın hazırlık soruşturmasında alınan ifadelerinin mahkemenin mahkumiyet kararında esas alındığı” şeklindeki gerekçe ile AYM’ye bireysel başvuruda bulundu.

Başvurucu A.M.’nin 2013/560 no.lu bireysel başvurusunu inceleyen Anayasa Mahkemesi 29415 sayılı ve 13.07.2015 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 16.04.2014 tarihli kararı ile;

Özetle; “İlk Derece Mahkemesi, başvurucu hakkındaki mahkûmiyet hükmünü, belirleyici olarak, soruşturma evresinde dinlenen ve başvurucu ile yüzleştirilmemiş bir tanığın beyanlarına dayandırmıştırBahsi geçen tanığın, mahkemenin başka bir dosyasında başvurucu ile benzer suçtan yargılandığı ve hakkında yakalama emri çıkartılmış olduğu görülmektedir. Mahkemece, başka dosyada bu tanık hakkında çıkartılan yakalama emrinin akıbeti sorulmamış, yurda giriş-çıkışı ile ilgili olarak yetkili birimlerden bilgi alınmamış, yurt dışına çıktığından bahisle beyanlarının alınmasından vazgeçilmiştir. Başvurucu ve müdafıinin, tanığın soruşturma evresinde alınmış ifade tutanaklarını görme ve bu ifadelerin kanıt olarak kullanılmasına karşı çıkma imkanına sahip olması, başvurucunun tanıkları sorgulayabileceği ve sorgulatabileceği şekilde huzura gelmelerinin ve doğrudan dinlenmelerinin yerini alamaz… somut olayda tanık sorgulama imkânı, duruşmada dinlenmeyen ve soruşturma evresinde verdiği ifadeyle yetinilen tek tanığın beyanlarının olayın aydınlatılması açısından ağırlığının çok ciddi (kilit mahiyetinde) olması nedeniyle hayati önemde olduğu açıktır….Sonuç olarak, bahse konu mahkûmiyetin belirleyici delilinin tanık R. A.’nın açıklamaları olduğu, bu tanığın duruşmada dinlenilmemesi ve sanıkla yüzleştirilmemesinin adil yargılanma hakkını ihlal eder nitelikte olduğu şeklindeki gerekçe ile

Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alman aleyhinde beyanda bulunan tanığı sorguya çekme hakkının ihlal edildiği iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan aleyhinde beyanda bulunan tanığı sorguya çekme hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

Tespit edilen ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması bakımından yeniden yargılama yapılmak üzere kararın ilgili mahkemeye GÖNDERİLMESİNE…oy birliğiyle karar verdi.

Yukarıda yer verilen emsal karar hukukta başvurulabilecek pek çok kanun yolu olduğunu, mahkumiyet kararı kesinleşen sanıkların umutsuzluğa kapılmadan iyi bir ceza avukatı edinerek hukuk mücadelelerini sürdürmeleri gerektiğini göstermektedir. Oldukça ağır cezalara mahkum edilip mahkumiyeti onanarak kesinleşen binlerce hükümlü belki de bu tür kanun yollarından bihaber olduğu için mağduriyetini kanıtlayamamakta, yok yere hapis yatmaktadır.

Özgürlüğünüz değerlidir.

Av. Alper SARICA