Şu sıralar oldukça yanlış ve maksatlı şekilde çocuk tecavüzü meşrulaştırılıyor denilerek gündemi meşgul eden konuda işin aslını bilmeden yüksek sesli eleştiride bulunan, ceza hukukundan bihaber sade vatandaşa lafım yok. Çünkü oradan, çok haklıymışsınız, aksini savunmak gericilikmiş, çocuk gelinlere müsaade etmekmiş gibi görünüyor sizin için.

Medyaya ceza hukuku profesörü, ceza avukatı, hukukçu titriyle “Çocuk tecavüzü meşrulaştırılıyor” diye oldukça yanlış beyanat verenler ve hukuken bilgili olduğu halde menfaat icabı muhalif olanların yaptığı ise halkı hükümete karşı kışkırtmaya çalışmaktan yani provokasyondan başka bir şey değil. Niçin? Niçinini onlar gayet iyi biliyorlar da ben, “acaba hükümet bu kadar eleştirilecek, tepki çekecek bir kanun teklifini niye verdi?” diye düşünebilen sade vatandaşı bilgilendirmek istedim

Ceza hukukçuları bilirler; çocuğun cinsel istismarı suçlarıyla ilgili temyiz incelemesi yapan Yargıtay 14. Ceza Dairesi “YILLARDIR” “aile birliğinin korunması” gerekçesiyle 15 yaşından küçüklerle evlenenlerin ve ailelerinin cinsel istismar suçundan ceza almaması sonucunu doğuracak çok sayıda bozma kararı vermiştir. Bu bozma kararlarında özellikle “sanık ve mağdurun içinde bulundukları sosyal ve kültürel durumlarına, sanığın ulaşmak istediği amaç ile mağdurun içinde bulunduğu hale dikkat çekilmiştir.

Yargıtay C. Başsavcılığı bu bozma kararlarından bazılarına itirazda bulunarak konuyu Ceza Genel Kuruluna götürmüş ve itiraz gerekçesinde özetle;

“Yargıtay 14. Ceza Dairesi’nin 15 yaşından küçük mağdureler ile rızasıyla cinsel ilişkide bulunan ancak daha sonra mağdure ile resmi evlilik yapan veya birlikte yaşamaya devam eden ve ortak çocukları olan sanıklarla ilgili davalarda mağdurenin görünüm itibariyle 15 yaşından küçük olduğunun anlaşılıp anlaşılamayacağının araştırılması gerektiğinden bahisle bozma kararları verdiği görülmektedir. Aile birliğini sağlamaya matuf bu uygulama, konunun “HUKUKİ OLMAKTAN ZİYADE VİCDANİ OLARAK DEĞERLENDİRİLDİĞİ” kanaati uyandırmaktadır. Uygulama, aynı durumda olup da resmi evlilik gerçekleştirmeyen sanıklar yönünden haksızlık oluşturabilecektir. Yine bu kararların çocukların cinsel istismarı suçunu cebir veya tehdit ile gerçekleştiren sanıklar açısından da uygulanabilecek olması sakıncalıdır ” demiştir.

Şimdi buradan ne anlıyoruz? Yargıtay 14. Ceza Dairesi’nin küçük yaşta evlenip aile kurmuş, çocuk sahibi olmuş kişilerin 15-20 yıl cezaevinde geçirmelerine neden olacak VİCDANI ZEDELEYEN MAHKUMİYET KARARLARINI bir şekilde sebep “yaratarak” defalarca bozduğunu, itiraz eden Yargıtay C. Başsavcılığının dahi “Ben senin bu bozma kararlarında aile birliğini sağlamaya yönelik ve vicdanen hareket ettiğinin farkındayım, bu durumun vicdanları zedelediğini ben de biliyorum, ancak bu yaptığın mevcut hukuki mevzuata uygun değil ve ayrıca bozma kararının ilerde suçu cebir ve tehditle gerçekleştiren sanıklara da uygulanabilme ihtimalini sakıncalı görüyorum dediğini anlıyoruz.

Anayasa Madde 138/1 “Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler.”

İşte sorun burada; vicdani olan mevzuata uygun değil.

Meclise sunulan tartışma konusu önergeye bakalım;

Cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir neden OLMAKSIZIN, 16.11.2016 tarihine kadar işlenen cinsel istismar suçunda, mağdurla failin evlenmesi Muhakemesi Kanununun 231. maddesindeki koşullara bakılmaksızın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, hüküm verilmiş ise cezanın infazının ertelenmesine karar verilir.”

Yani önerge ile “Cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak cinsel istismarda bulunan (tecavüzcü)” kapsam dışında bırakılarak Yargıtay 14. Ceza Dairesi’nin vicdani bozma kararlarına itirazda bulunan Yargıtay C. Başsavcılığı’nın çekinceleri GİDERİLİRKEN. HAKİMİN VİCDANINA UYGUN OLAN MEVZUATA DA UYGUN hale getiriliyor.

Diğer yandan TCK.’nın çocuğa cinsel istismarı düzenleyen 103. maddesine yönelik yakın zamanda yürürlüğe girecek AYM. iptal kararları farklı yaş gruplarındaki mağdurlara karşı işlenen suçların orantılı şekilde cezalandırılmasını sağlamak, örneğin 14 yaşını doldurmuş bir genç kızın rızasıyla cinsel yakınlık kurduğu erkek arkadaşını, 2 yaşında bir çocuğa karşı cinsel suç işleyen sanıkla aynı kefeye koyup aynı cezaya çarptırmamak için verilmiştir. Dolayısıyla kanunun mevcut haliyle rızalarını hukuken geçerli kabul etmediği 12-15 yaş aralığındaki “kişilerin rızalarının bulunduğu” olaylarda cinsel suçlarda lehe düzenlemelerin yapılması AYM iptal kararlarına da uygundur.

Yine TCK.’ya göre kişilerin cezai sorumluluğu 12 yaşından başlatılırken diğer yandan 13-14 yaşındaki kişinin rızasının geçerli sayılmaması, dolayısıyla 13-14 yaşındaki kişi ile rızasıyla cinsellik kuran sanığın cinsel istismar (tecavüz) suçundan cezalandırılması çelişkilidir. 12 yaşındaki suç işlerse cezalandırıp 14 yaşındakinin rızasına itibar etmemek mantığa da aykırıdır.

Şimdi işin bu tarafını bilip de bilmezlikten gelmek, “çocuk tecavüzü meşrulaştırılıyor” demek provokasyon değil de nedir?

Ekran Resmi 2015-09-30 13.45.30