5275 sayılı İnfaz Kanunun 108. Maddesinde cinsel suçlardan (TCK 102,103,104,105) mahkum olanlara uygulanacak tedavinin usul ve esaslarının Adalet Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle belirleneceği öngörülmüş, Adalet Bakanlığı’nın 26.07.2016 tarihli resmi gazetede yayımlanan yönetmeliğine göre de cinsel suçtan hükümlüler hakkında cezalarının infazı sırasında ya da koşullu salıverildikleri takdirde denetim süresi içerisinde cinsel isteği azaltıcı ve yok edici tıbbi tedavi de dahil olmak üzere belirli yaptırımlar belirlenmiştir.

Yönetmeliğin tıbbi tedaviye tabi tutulmak başlıklı 7. maddesine göre “tedavi; tanımda belirtilen hükümlülere yönelik olmak üzere ayakta veya yatarak ilaçlı veya ilaçsız olarak yahut her iki usul ile cinsel dürtünün azaltılmasına veya denetimine yönelik tedaviler ile cinsel isteğin azaltılmasını veya yok edilmesini sağlayan yöntemdir.” şeklinde açıklanmıştır. Yönetmelikte tedavi deyiminin kapsamını bu şekilde cinsel isteğin YOK EDİLMESİNE dek belirlemek, mahkuma yönetmelik ile ek bir fiziksel ceza verilmesi demektir ki bu anayasaya aykırıdır.

Şöyle ki;

Siz bir kanun değişikliği yapıp “tedavi usul-esasları yönetmelikle belirlenecektir dedikten sonra yönetmelikte “tedavideyiminin kapsamına cinsel isteğin yok edilmesini (kimyasal hadımı) dahil ederseniz mahkuma hapis cezasının yanında ayrıca fiziksel bir ceza da uygulamış olursunuz ki cezalar Anayasaya göre ancak kanunla belirlenebilir, yönetmelikle değil, kanunda açıkça düzenlenmedikçe de kimseye ek ceza verilemez.

Herhangi bir yönetmeliğin üst hukuk normlarına (dolayısıyla anayasaya) uygun olması ZORUNLUDUR. Dolayısıyla böyle bir yükümlülük belirlenmesi halinde hükümlüler ve avukatları infaz hakimliği nezdinde buna itiraz edebilirler. İnfaz hakimi de itiraz üzerine uygulamanın tedbiren ertelenmesine ya da durdurulmasına karar verebilir. Hatta kanaatimce anayasaya aykırı olan bu yönetmeliğin İnfaz Hakimliklerince geçersiz görülerek tatbik edilmemesi gerekir.

Ülkemizde cinsel suç ne yazık ki “uygulamada” ispat yükünün yani suçsuzluğunu kanıtlama yükümlüğünün sanığa yüklendiği, yani cinsel suç işlemekle suçlanan kişinin suçsuzluğunu ispat edinceye dek suçlu sayıldığı bir suç türüdür. Dolayısıyla cinsel suçtan mahkum edilen kişinin telafisi mümkün olmayacak şekilde fiziksel yönden mağdur edilmesi sonradan aklanma şansının bulunduğu da dikkate alınırsa pek adil sayılmaz. Çünkü; cinsel suçlardan hüküm giydikten yani cezası kesinleşip cezaevine girdikten sonra dahi olağanüstü kanun yollarından yararlanarak tahliyesini sağladığımız müvekkillerimiz, CMK.’nın 308. Maddesi uyarınca itiraz üzerine mahkumiyeti bozulan, CMK’nın 309 (kanun yararına bozma) veya 311. maddesinde (yargılamanın yenilenmesi) düzenlenen kanun yollarından yararlanarak neticeten daha önce mahkumiyetine karar verildiği halde beraat eden nice vatandaşımız mevcuttur.

Sonuç olarak; cinsel suçlarda adalet sistemimizin güvenilirliği ve uygulaması dikkate alındığında cinsel suçlara yönelik kimyasal hadım düzenlemesinin yönetmelikle değil, kanunla veikinci kez cinsel suçtan mahkum edilenlere(itiyadi suçlulara) yönelik belirlenmesinin hukuka ve hakkaniyete daha uygun olacağını düşünüyorum..

Ekran Resmi 2015-09-30 13.45.30